Herşey Gülümse(t)mek İçin...:)) **** |
|
| Fen BiLimLeRi>Kimya>Kimya SözLüqü | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
BLacK White Uzman Moderatör
Mesaj Sayısı : 3730 Rep Gücü : 12491 Rep puanı : 27 Kayıt tarihi : 30/06/08 Yaş : 28 Nerden : SssSammSssSuN
Dikkat : Küçük OsmanCık .d
Güç Sistemi Başarı Puanı: (3150/10000) AktifLik: (3200/10000) GüçLüLük: (3175/10000)
| Konu: Fen BiLimLeRi>Kimya>Kimya SözLüqü Ptsi Mart 30, 2009 4:21 pm | |
| Kimya, element ya da bileşik haldeki maddelerin yapısını, bileşimini ve özelliklerini, uğradıkları dönüşümleri, bu dönüşümler sırasında açığa çıkardıkları ya da soğurdukları enerjiyi inceleyen bilim dalı.
Kimya'nın Dalları Kimya Bilimi sınırsız denecek sayıda çok bileşiğin incelenmesini kapsar ve bu konudaki bilgi ve etkinlikleri sistemli hale getirmek amacıyla birbiriyle ilgili bileşikleri, sistemleri, yöntemleri ve amaçları gruplayan birçok alt dala ayrılır. Kimya'nın alt dalları; Fizikokimya Biyokimya Analitik kimya Organik kimya Anorganik kimya
KİMYA TARİHİ
Orta Çağ
İslâm Dünyası'ndaki kimya çalışmaları, daha önce Hellenistik Çağ'da İskenderiye'de yapılmış olan simya çalışmalarından yoğun bir biçimde etkilenmiştir. Bu çalışmalar sırasında yavaş yavaş belirginleşmeye başlayan Yapısal Dönüşüm Kuramı'na göre, doğadaki bütün metaller, aslında bir kükürt-civa bileşimidir; ancak bunların iç ve dış niteliklerinde farklılıklar bulunduğu için, kükürt ve civa kullanmak suretiyle istenilen metali elde etmek mümkündür.
Bilindiği gibi, simyagerler, tarih boyunca, bu kurama dayanarak, kurşun ve bakır gibi nisbeten daha az kıymetli metalleri, altın ve gümüş gibi metallere dönüştürmek istemişlerdir. İslâm Dünyası'ndaki kimya çalışmaları da genellikle bu doğrultuda sürdürülmüştür.
Yine Müslüman simyagerlerin maksatlarından birisi de bu dönüşümü gerçekleştirecek el-İksir'i, yani mükemmel maddeyi bulmaktır. Mükemmele en yakın metal, altın olduğu için, genellikle bu çalışmalarda altının kullanıldığı görülmektedir. İksir, aynı zamanda sonsuz yaşamın kapısını aralayacak bir anahtar olarak da düşünülmüştür.
Simyagerler, Yeryüzü'ndeki metallerle Gökyüzü'ndeki gezegenler arasında da ilişki kurmuşlardır. Örneğin altın Güneş'le ve gümüş ise Ay'la eşleştirilmiş ve bu metalleri göstermek için Güneş ve Ay'a benzeyen simgeler kullanılmıştır. Bu simgeler, 18. yüzyıla kadar pek fazla değişmeden gelmiştir; günümüzdeki simgeler ise 18. yüzyıldan itibaren şekillenmeye başlamıştır.
Ortaçağ İslâm Dünyası'nda, simyayı benimseyenlerle benimsemeyenler arasında süregelen tartışmaların, kimyanın gelişimi üzerinde çok olumlu etkiler yaptığı görülmektedir. Çünkü bu tartışmalar sırasında, taraflar, görüşlerinin doğruluğunu kanıtlamak için, çok sayıda deney yapmış ve bu yolla deneysel bilginin artmasında önemli bir rol oynamışlardır.
Yeni Çağ
Bu dönemde kimya alanında maddenin yapısına ilişkin deneysel çalışmalar başlamış ve özellikle Boyle, Mayow ve Hook gibi bilim adamları sayesinde yeni bir atom kuramı geliştirilmiştir.
Yakın Çağ
Bu dönemde kimya, sanayinin belkemiği haline gelmiştir; ancak kimya çalışmaları sadece sanayide değil, tıp başta olmak üzere değişik bilim dallarında da önemli rol oynamıştır. Atom konusundaki çalışmalar, genetik ile ilgili çalışmaları ve canlıların temel maddesi konusunda yapılan araştırmaları büyük ölçüde etkilemiştir.
Bu dönemde çağdaş kimya, yanma olgusunu açıklayan Lavoisier tarafından kurulmuştur. Bu sayede Lavoisier, Filojiston Kuramı'nı yıkmış ve oksijeni bulmuştur.
Modern Kimyanın Doğuşu
15. yüzyıla dek kimya, eskiden beri bilinen kalıplarını bir türlü aşamamıştı. Bu kalıplaşma, efsanevi açıklamalarla ve ilkel reçetelerle örtülmeye çalışılıyordu. Kimya, halâ simya idi. 15. yüzyıldan itibaren simya, kıpırdamaya, kimya olmaya başladı.
Fosfor, bizmut, platin gibi yeni bulunan elementlerin gösterdikleri tipik özellikleri yeni açıklamalar istiyordu; öteyandan sürekli uzmanlaşan endüstri ve ticaret de kimya sanayinin yeni şeyler üretmesini bekliyordu. Güherçile, şap, yeşil vitriol (demir sülfat), vitriol yağı (sülfürik asit) soda gibi maddelerin üretiminin arıtırlması gerekiyordu. Bütün bunlar da eski kalıpları kırmayı ve bunu önleyen geçmişle hesaplaşmayı dayatıyordu.
Rönesans kimyacılarının tek ilgi alanı elbette madenler değildi. Georgius Agricola'nın 1556'da yayınlanan ve gelecek 200 yıl boyunca madencilik ve metalürji alanlarından çalışanların el kitabı olarak işlev gören on iki ciltlik dev eseri "De Re Metalllica" da maden ocaklarının yapımı, maden filizlerinin ocaklardan çıkarılması ve ocaklarda biriken suyun boşaltılması gibi konuların yanısıra metal işletmeciliğine ilişkin çok önemli bilgiler verilmektedir.
Onun izleyicilerinden Bernard Palissy (1510-1589), seramik üretimini; Glauber, cam, güherçile ve bazı boyaların üretimini geliştirdi. Bu sırada, yani 16. yüzyılda İran ve Çin, porselen (çini) ve çömlekçilikte Avrupa'dan öndeydi. Kumaş ve deri sanayiinde önemli olan şap, Avrupa için önemli bir üretim dalıydı.
Kimya alanındaki bir başka üretim alanı damıtmaydı. Damıtma, bir sıvı karışımının ısıtılması ve buharlaştırılarak bulunduğu karışımdan ayrılması ve yoğiunlaştırılarak yeniden elde edilmesidir. 15., 16. ve 17. yüzyıllarda Avrupasında kuvvetli alkollü içkiler içiliyordu. Onun için damıtma işlemi yaygın ve büyük bir üretim koluydu.
İçkiler, yalnızca aristokrasinin yemek alemleri için önem taşımıyordu; aynı zamanda cahil yerlilerin topraklarını ve vücutlarını da teslim almanın ikinci (birincisi baruttu) silahıydı.
Hava ya da daha genel olarak gazlar, 17. yüzyıl başına dek bir "ruh" ya da "kaos" olarak görülmüştü. Gaza "gaz" adını veren van Helmont (1577-1634) idi.
Helmont, Paracelsus'un izleyicilerindendi ve büyük bir deneyciydi. J. Bernal’a göre birinci sınıf bir dahiydi. Mevcut maddeler olarak sadece suyu ve havayı kabul ediyordu. O'nun görüşlerinin kaynağı eski İyonyalılardı. Ama o, felsefi bir varsayımdan çok deneysel souçlara dayanıyordu.
Su koyduğu bir kapta söğüt ağacı yetiştirdi ve yaşam için hava ve suyun alınmasının yeterli olacağını savundu. Kaosu gaz olarak o adlandırdı; kimyanın ileriki zaferlerinin yolunu aydınlattı. Ayaklanmalarla ve içsavaşlarla geçen bir dönemin ardından 17. yüzyılın ikinci yarısı bilimin gerçek doğuşuna tanıklık etti | |
| | | BLacK White Uzman Moderatör
Mesaj Sayısı : 3730 Rep Gücü : 12491 Rep puanı : 27 Kayıt tarihi : 30/06/08 Yaş : 28 Nerden : SssSammSssSuN
Dikkat : Küçük OsmanCık .d
Güç Sistemi Başarı Puanı: (3150/10000) AktifLik: (3200/10000) GüçLüLük: (3175/10000)
| Konu: Geri: Fen BiLimLeRi>Kimya>Kimya SözLüqü Ptsi Mart 30, 2009 4:22 pm | |
| Analitik kimya Analitik kimya, kimyasal ölçüm bilimidir. Maddelerin kimyasal bileşimini, yapılarını ve fonksiyonlarını inceleyen kimyanın alt – disiplinidir.
Bu bilim dalında kullanılan teknikler maddenin bilinmeyen bileşimlerini bulmak için her geçen gün geliştiriliyor. Eskiden çoğunlukla kimyasallar kullanılarak yapılan analizler, zamanla mikroçipler, lazerler gibi ileri teknoloji ürünlerinin de kullanılmasına imkan sağladı.
Adli kimyadan arkeolojiye ve uzay bilimine, pek çok dalda analitik kimya ihtiyaçlara karşılık veriyor.
Tıpta analitik kimya, doktorların hastalığı tanımasına, tedavinin doğru sürmesini haritalayan klinik laboratuar testlerinin temelidir.
Endüstride kimyasal bileşimi önem taşıyan ham maddeleri test eder. Çıkan ürünün kalitesini belgeler. Pek çok ev araç gereci, yakıt, boya, ilaç ve benzerleri satılmadan önce defalarca analitik kimyacılar tarafından geliştirilen prosedürlerle analiz edilir.
Çevreyi kirleten şüpheli içerikler analitik kimya teknikleriyle test edilir.
Yiyeceklerin besin değeri vitamin, mineral, protein, karbonhidrat gibi değerleri analitik kimya metotlarıyla bulunur.
Biyokimya Biyokimya canlı organizmalarda bulunan kimyasalları, kimyasal reaksiyonları ve etkileşimleri inceler. Biyokimya ve organik kimya örneğin, tıbbi kimya ve nörokimyada olduğu gibi yakından ilişkilidir. Biyokimya moleküler biyoloji ve genetikle de yakından ilgilidir.
Anorganik Kimya Anorganik (karbon, hidrojen dışı) bileşiklerin tepkimeleri ve özellikleri ile ilgilenen kimyanın alt-disiplinidir. Organik kimya ile anorganik kimya arasında mutlak ayrılık yoktur. Örneğin hemoglobinin yapısını inceleyen "Organometallik Kimya" gibi.
Fiziko Kimya Fiziko kimya kimyasal sistemlerin ve oluşumların enerji ve dinamikleriyle ilgili değişimleri izleyen alt-disiplin adıdır. Kimyasal Termodinamik, Kimyasal Kinetik, Elektrokimya, İstatistik, Mekanik ve Spektroskopi alanlarını kapsar.
Teorik Kimya Kimya biliminin teorik sebep sonuç (matematik, fizik) ilişkilerinin temellerini inceleyen alt bilim dalıdır. Örneğin Kuantum Mekaniğinin uygulama alanı olan Kuantum Kimyası gibi. Komputasyon Kimyası da son 50 yılda kimya problemlerinin çözümünü hızlandırmak için matematik ve bilgisayar programlarının kullanıldığı teorik kimya araçlarından biri olmuştur. Teorik kimya, moleküler fizikle ve yoğun madde fiziğiyle iç içedir.
Nükleer Kimya Atom altı taneciklerin nasıl atomu oluşturduklarını inceleyen kimyanın alt-disiplinidir.
Diğer Alt Disiplinler
Astrokimya, Atmosfer Kimyası, Kimyasal Mühendislik, Kiminformatik, Elektrokimya, Çevre Kimyası, Akışkanlar Kimyası, Jeokimya, Yeşil Kimya, Kimya Tarihi, Madde Bilimi, Tıbbi Kimya, Moleküler Büyoloji, Moleküler Genetik, Nanoteknoloji, Organometallik Kimya, Petrokimya, Farmokoloji, Fotokimya, Fitokimya, Polimer Kimyası, Katı faz Kimyası, Sonokimya, Supramoleküler Kimya, Yüzey Alan Kimyası, Termokimya. | |
| | | BLacK White Uzman Moderatör
Mesaj Sayısı : 3730 Rep Gücü : 12491 Rep puanı : 27 Kayıt tarihi : 30/06/08 Yaş : 28 Nerden : SssSammSssSuN
Dikkat : Küçük OsmanCık .d
Güç Sistemi Başarı Puanı: (3150/10000) AktifLik: (3200/10000) GüçLüLük: (3175/10000)
| Konu: Geri: Fen BiLimLeRi>Kimya>Kimya SözLüqü Ptsi Mart 30, 2009 4:22 pm | |
| Kimya
Kimya, maddelerin yapısını, bileşimini, özelliklerini ve uğradıkları değişiklikleri inceleyen bilim dalıdır. Kimya öğrenimi görenlerin ya da kimyayla uğraşanların iki temel amaçları vardır. İlk amaçları, Dünya'daki ve evrendeki bütün maddelerin yapısını, özelliklerini ve davranışlarını keşfetmektir. İkinci amaçları ise, doğada bulunan maddelerden, bilim adamlarının ilgilendikleri ya da genel olarak yararlanılabilecek yeni maddeler elde edebilmenin yollarını araştırmaktır. Kimyacılar çalışmalarını deneyler yaparak yürütürler; bu deneylerden elde ettikleri sonuçlardan yararlanarak genel yasalar oluştururlar, ayrıca kuram ve varsayımlarını (gözlemlerin geçici açıklamalarını) kanıtlamaya çalışırlar. Sirkeye kabartma tozu karıştırıldığında köpürerek fokurdar ve karbon dioksit çıkartır; kimya, bu tepkimenin neden oluştuğunu açıklar. İnsanlar çok eskilerden başlayarak odunun yanıp küle dönüştüğünde nelerin olup bittiğini ya da demirin havada niçin paslandığını merak etmişlerdir. Baştan beri kimyacıların sorduğu soru hep şu olmuştur:
"Bir madde nasıl olup da tamamen farklı bir başka maddeye dönüşmektedir?"
Bugün kimyacılar doğada bulunmayan yeni maddeler elde etmek için sürekli deneyler yapıyorlar ve günlük kullanım için yeni maddeler elde ediyorlar. Hepsi de günlük yaşamımızda önemli rol oynayan yapay (yani insanlarca üretilmiş) elyaflar, deterjanlar, plastik gereçler, kimyasal gübreler, tarım ilaçları, pek çok besin maddesi, ilaçlar, geliştirilmiş ve dayanıklılıkları artırılmış metaller, aydınlatma, ısıtma ve fotoğrafçılık gereçleri kimyacıların bu tür çalışmalar sonunda ortaya koydukları ürünlerin yalnızca birkaçıdır.
Maddeler Nasıl Değişir? Maddelerin iki tür özellikleri ya da doğal nitelikleri vardır: Şekil, renk, yoğunluk ve dayanıklılık gibi fiziksel özellikler; ısıtıldıklarında, soğutulduklarında ya da bir başka maddeyle karıştırıldıklarında gösterecekleri davranışı belirleyen kimyasal özellikler. Bir maddenin uğrayabileceği değişiklikler de ya fiziksel ya da kimyasaldır. Örneğin su, soğutulduğunda buza, ısıtıldığında buhara dönüşür. Her iki durumda da dönüşüm ya da değişim kolayca tersine çevrilebilir; bir başka deyişle, buz eritilebilir, buhar yoğunlaştırılabilir. Kimyacıların değişik fiziksel haller ya da durumlar dedikleri her üç biçim de, temelde, aynı maddedir. Bir maddenin bir halden bir başkasına ve yeniden ilk haline dönüşmesi biçimindeki değişim tipine fiziksel değişim denir. Ama eğer, sudan elektrik akımı geçirilirse iki gaz elde edilir: Hidrojen ve oksijen gazlan. Bu tip değişmede, farklı özellikleri olan, farklı maddeler ortaya çıkar. Bu tür değişim kimyasal bir değişimdir ve kolayca tersine çevrilemez.
Kimyanın Dalları Bugün kimya o kadar geniş bir bilgi alanını kapsamaktadır ki, kolaylık sağlamak amacıyla, farklı kimya dallarına özel adlar verilmiştir. Bu bölümde kimyanın ana dalları tanıtılmaktadır. Organik Kimya; bir zamanlar, hayvan ve bitkilerde bulunan bütün maddelerin, yalnızca bu canlılar tarafından yapılabileceği sanılırdı. Bu nedenle, çoğu karbon içeren bu tür maddeleri konu alan kimya dalına organik kimya adı verilmişti. "Organik kimya" terimi bugün, temel olarak karbon bileşiklerini inceleyen kimya dalı için kullanılmaktadır. Organik kimya, Alman kimyacı Friedrich Wöhler'in 1828'de basit bir laboratuvar yöntemini kullanarak "organik" bir madde olan üreyi elde etmesiyle önem kazandı. Doğal olarak yalnızca hayvanların idrarında bulunduğu için tipik bir organik madde olan üre, böylece, herhangi bir canlının gövdesine gereksinim duyulmaksızın elde edilebilmişti. O zamandan bu yana, laboratuvarlarda ve sanayide yüz binlerce organik madde hazırlanmıştır. Bunların çoğunun bitkilerde ve hayvanlarda var olduğu bilinmektedir; ama pek çoğunun da, doğada var olup olmadığı saptanabilmiş değildir. Bugün bilinen bütün bileşiklerin yaklaşık yüzde 95'i organiktir. Organik kimyanın petrokimya sanayisi gibi sanayilerde özel bir önemi vardır. İnorganik kimya, karbon dışındaki bütün kimyasal elementlerin bileşikleriyle uğraşır. Hidrojen ve oksijen elementlerinden oluşan su, bir inorganik bileşik örneğidir. Fiziksel kimya, kimyanın fizikle yakından bağıntılı olan dalıdır; örneğin, içinden elektrik akımı geçirilen bir maddenin davranışının incelenmesi fiziksel kimyanın ilgi alanına girer. İnorganik ya da organik kimyacılar, yeni bir C maddesinin oluşması için A maddesi ile B maddesinin birleşmesi gerektiğini bilebilirler, ama tepkime hızının ya da süresinin nasıl denetlenebileceğini bilmezler; bu gibi konularda da, fiziksel kimyacılar, ötekilere yardımcı olur ve gerekli araştırmaları yaparlar. Amonyak üretilebilmesi için azot ve hidrojen gazlarının birleştirilmesi gerekir. Alman fiziksel kimyacı Fritz Haber, bu birleşmenin, her iki gazın 500°C'lik bir sıcaklığa kadar ısıtılması ve aynı zamanda basınçlarının da atmosfer basıncının 200-1.000 katına çıkarılması durumunda en hızlı ve verimli biçimde gerçekleştirilebileceğini göstermiştir. Analitik kimya, maddelerin içeriğini, yani kimyasal bileşimlerini inceler. Analitik kimyanın iki ana konusu vardır: Nicelik çözümleme (kantitatif analizler) ve nitelik çözümleme (kalitatif analizler). Birincisi, belli bir bileşiğin içindeki değişik elementlerin miktarlarını; ikincisi ise, bu elementlerin niteliğini belirlemeye yöneliktir. Yapısal kimya, belli bir maddede atomların yerleşim düzenini ve bu atomların arasındaki bağları inceler. Biyokimya, canlılardaki bileşiklerin ve bunların arasındaki kimyasal tepkimelerin incelenmesini içerir. Bazen, canlılar kimyası olarak da tanımlanır. Kimya, fizik ve biyolojinin türettiği kavramları kullanan bu kimya dalı tıp, tarım ve gıda sanayisi de içinde olmak üzere pek çok alanda uygulanmaktadır. Eczacılık da, bir kimya dalıdır; aslında pek çok ülkede eczacılar kimyacı olarak bilinir. Eczacı ya da bu işlevi yerine getiren "farmasotik kimyacı", doktorların hastaları için yazdıkları reçetelere göre kimyasal madde karışımlarını hazırlar. Sanayi kimyası, modern sanayinin gereksinim duyduğu kimyasal maddeleri büyük miktarlarda üretmekle uğraşır. Bu alanda çalışan kimyacıların ilgi alanları organik, inorganik ve fiziksel kimyayı kapsayabilir. Boyarmad-deler, sabun ve deterjanlar, insan eliyle yapılmış (yapay) dokumacılık maddeleri, plastikler, boyalar, patlayıcılar, kimyasal gübreler ve başka ürünlerin yapımında kullanılan asitlerin, bazların, gazların ve başka kimyasal maddelerin doğal maddelerden elde edilmesi gerekir. Sanayi kimyacısının işi, kimyasal maddeleri büyük miktarlarda ve ucuza üretebilmek için güvenilir işlemler ve süreçler bulmaktır. Kimyanın öteki önemli dalları şunlardır:
Yerkabuğunun kimyasal bileşimini ve uğradığı kimyasal değişimi inceleyen jeokimya. atomu ve atomun temel öğelerini, bunların başka maddeler üzerindeki etkilerini inceleyen ışınım kimyası. Kauçuk, selüloz ya da nişasta gibi doğal maddelerin; plastiklerde, boyalarda, tutkallarda kullanılan yapay maddelerin karmaşık yapılarını ve oluşum biçimlerini araştıran polimer kimyası. Bu son alan özellikle önem kazanmış durumdadır; çünkü, plastik sanayisi 20. yüzyılın ikinci yarısında hızla yaygınlaşmıştır. | |
| | | FaLLén * GraFiKer
Mesaj Sayısı : 3301 Rep Gücü : 5992 Rep puanı : 28 Kayıt tarihi : 02/07/08 Yaş : 29 Nerden : OrDn BurDn BirasDa ŞurDan xD
Dikkat :
Güç Sistemi Başarı Puanı: (2595/10000) AktifLik: (2600/10000) GüçLüLük: (2590/10000)
| Konu: Geri: Fen BiLimLeRi>Kimya>Kimya SözLüqü Ptsi Mart 30, 2009 6:07 pm | |
| Emeğine SağLık Cnm! Sağol! =) | |
| | | BLacK White Uzman Moderatör
Mesaj Sayısı : 3730 Rep Gücü : 12491 Rep puanı : 27 Kayıt tarihi : 30/06/08 Yaş : 28 Nerden : SssSammSssSuN
Dikkat : Küçük OsmanCık .d
Güç Sistemi Başarı Puanı: (3150/10000) AktifLik: (3200/10000) GüçLüLük: (3175/10000)
| Konu: Geri: Fen BiLimLeRi>Kimya>Kimya SözLüqü Çarş. Nis. 01, 2009 1:36 pm | |
| | |
| | | DaRqhness quench Süper Moderatör
Mesaj Sayısı : 560 Rep Gücü : 1493 Rep puanı : 0 Kayıt tarihi : 31/01/09 Yaş : 31 Nerden : isTanbuL
Dikkat : <marquee>DiqqaD BéN qéLDimm</marquee>
Güç Sistemi Başarı Puanı: (495/10000) AktifLik: (500/10000) GüçLüLük: (490/10000)
| Konu: Geri: Fen BiLimLeRi>Kimya>Kimya SözLüqü Çarş. Nis. 01, 2009 8:47 pm | |
| PayLaSım icin SaoLL DaDLuumm... | |
| | | BLacK White Uzman Moderatör
Mesaj Sayısı : 3730 Rep Gücü : 12491 Rep puanı : 27 Kayıt tarihi : 30/06/08 Yaş : 28 Nerden : SssSammSssSuN
Dikkat : Küçük OsmanCık .d
Güç Sistemi Başarı Puanı: (3150/10000) AktifLik: (3200/10000) GüçLüLük: (3175/10000)
| Konu: Geri: Fen BiLimLeRi>Kimya>Kimya SözLüqü Çarş. Nis. 01, 2009 10:10 pm | |
| önemli değiL:) | |
| | | | Fen BiLimLeRi>Kimya>Kimya SözLüqü | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|