Herşey Gülümse(t)mek İçin...:))
Forumumuzdan Daha iyi yararLanabiLmek İçin üye oLmaLısınız =)
Herşey GuLumse(t)mek İçin.. :)
Herşey Gülümse(t)mek İçin...:))
Forumumuzdan Daha iyi yararLanabiLmek İçin üye oLmaLısınız =)
Herşey GuLumse(t)mek İçin.. :)
Herşey Gülümse(t)mek İçin...:))
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Herşey Gülümse(t)mek İçin...:))

****
 
AnasayfaAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Midnight Sun(Geceyarısı Güneşi)7.Bölüm-Melodi

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Milkyhead
Gelişmiş Üye
Gelişmiş Üye
Milkyhead


Mesaj Sayısı : 165
Rep Gücü : 965
Rep puanı : 2
Kayıt tarihi : 06/02/09
Yaş : 30
Nerden : KumsaLdan...

Dikkat : Midnight Sun(Geceyarısı Güneşi)7.Bölüm-Melodi 473972urfuggv5ew


Güç Sistemi
Başarı Puanı:
Midnight Sun(Geceyarısı Güneşi)7.Bölüm-Melodi Img_left0/0Midnight Sun(Geceyarısı Güneşi)7.Bölüm-Melodi Empty_bar_bleue  (0/0)
AktifLik:
Midnight Sun(Geceyarısı Güneşi)7.Bölüm-Melodi Img_left0/0Midnight Sun(Geceyarısı Güneşi)7.Bölüm-Melodi Empty_bar_bleue  (0/0)
GüçLüLük:
Midnight Sun(Geceyarısı Güneşi)7.Bölüm-Melodi Img_left0/0Midnight Sun(Geceyarısı Güneşi)7.Bölüm-Melodi Empty_bar_bleue  (0/0)

Midnight Sun(Geceyarısı Güneşi)7.Bölüm-Melodi Empty
MesajKonu: Midnight Sun(Geceyarısı Güneşi)7.Bölüm-Melodi   Midnight Sun(Geceyarısı Güneşi)7.Bölüm-Melodi Icon_minitimeCuma Mayıs 29, 2009 10:38 pm

7. Melodi

Okula geri döndüğümde beklemek zorunda kaldım. Son saat henüz bitmemişti. Bu
iyiydi, çünkü düşünmem gereken şeyler vardı ve yalnız zamana ihtiyaç
duyuyordum.
Kokusu arabadan gitmemişti. Pencereleri kapalı tutup bana hücum etmesine
izin verdim ve boğazımdaki alevlere alışmaya çalıştım.
Cazibe.
Bu düşünülmesi problemli bir konuydu. Çok farklı yanlar, çok farklı anlam ve
seviyeler. Aşkla aynı şey değildi; ama içinden çıkılamayacak şekilde bağlıydı.
Bella’yı cezbedip cezbetmediğime dair hiçbir fikrim yoktu. (Zihinsel sessizliği
ben delirene kadar daha da sinir bozucu olmaya devam mı edecekti, yoksa sonunda
erişeceğim bir sınır var mıydı?)
Fiziksel tepkilerini diğerleriyle – Jessica ve sektreter gibi – karşılaştırmayı
denedim; ama bir sonucu yoktu. Aynı işaretler – kalp atışında ve soluk alıp verişte
değişiklikler – ilgi anlamına geldiği gibi, kolaylıkla korku, şok ya da gerginlik
anlamına da gelebilirdi. Bella’nın bir zamanlar Jessica Stanley’nin sahip olduğu
düşünceleri paylaşabilmesi mümkün değildi. Sonuçta o, tam olarak ne olduğunu
bilmese de benimle ilgili bir yanlışlık olduğunu biliyordu. Buz tenime dokunmuştu
ve elini anında soğuktan çekmişti.
Yine de, o fantezilerin beni iğrendirdiğini hatırladığımda; ama bu sefer
Jessica’nın yerinde Bella’yla hatırladığımda…
Daha hızlı nefes alıyordum ve ateş boğazımı tırmalıyordu.
Ya beni kollarım narin vücuduna dolanmış halde hayal eden Bella olsaydı?
Onu göğsüme doğru sıkıca yaklaştırıp elimle çenesinin altını kavradığımı? Kızaran
yüzünden saçlarının gür perdesini okşayarak çektiğimi? Parmak uçlarımla dolgun
dudaklarının şeklini takip ettiğimi? Yüzümü onunkine doğru, dudaklarımda
nefesinin sıcaklığını hissedebilecek kadar eğdiğimi? Daha yaklaştığımı…
Ama sonra hayalden kaçındım, Jessica bunları hayal ettiğinde olduğu gibi,
eğer ona o kadar yaklaşırsam olacakları bilerek…
Cazibe imkansız bir ikilemdi, çünkü Bella beni çoktan en kötü şekilde
cezbetmişti.
Bella’nın bana bir kadının bir erkeğe olduğu şekilde çekilmesini istiyor
muydum?
Bu yanlış soruydu. Doğru soru, Bella’nın bana bu şekilde çekilmesini istemeli
miyim’di, cevap da hayırdı, çünkü insan bir erkek değildim ve bu onun için doğru
değildi.
Varlığımın her zerresiyle normal bir erkek olabilmek için yanıp tutuştum,
böylece hayatını tehlikeye atmadan onu kollarıma alabilirdim. Böylece kendi
hayallerimi kurabilirdim, sonunda onun kanının ellerimi kaplamadığı, gözlerimde
parlamadığı hayaller…
Onun peşinden koşmamın bir savunması yoktu. Ona dokunmayı bile göze
alamadığımda, nasıl bir ilişki teklif edebilirdim ki?
Başımı ellerimin arasına aldım.
Çok daha kafa karıştırıcıydı, çünkü hayatım boyunca hiç bu kadar insan gibi
hissetmemiştim – hatırlayabildiğim kadarıyla, insanken bile. İnsan olduğum
zamanlar, düşüncelerim askerliğin görkemine dönüktü. Büyük Savaş gençliğimde
patlak vermişti ve salgın vurduğunda on sekizinci doğum günüme sadece dokuz ay
vardı… O insan yıllarından sadece belirsiz izler kalmıştı, bulutlu anılar geçen her
onyılla solmuştu. En berrak olarak annemi hatırlıyordum ve yüzünü düşündüğümde
eskiden kalma bir sızı hissediyordum. İstekle koştuğum gelecekten ne kadar nefret
ettiğini, her gece dua ederek akşam yemeklerinde ‘korkunç savaş’ın bitmesine dair
isteğini dile getirdiğini hayal meyal hatırlıyordum… Başka bir hasrete dair anım
yoktu. Annemin sevgisinin dışında bana kalmayı diletmiş hiçbir sevgi yoktu…
Bu benim için tamamen yeniydi. Düşünecek hiçbir paraleli, yapılacak hiçbir
karşılaştırması yoktu.
Bella’ya hissettiğim aşk saf olarak ortaya çıkmıştı; ama şimdi sular
çamurlanmıştı. Ona dokunabilmeyi çok istemiştim. O da aynısını hissetmiş miydi?
Fark etmez, diye ikna etmeye çalıştım kendimi.
Beyaz ellerime baktım, sertliklerinden, soğukluklarından, insansı olmayan
güçlerinden nefret ederek...
Kapı açıldığında yerimden sıçradım.
Ha. Hazırlıksız yakalandın. Bu bir ilk, diye düşündü Emmett yerine yerleşirken.
“Bahse girerim ki Bayan Goff uyuşturucu kullandığını düşünüyor, son zamanlarda
çok tuhafsın. Bugün neredeydin?”
“Ben… yararlı işler yapıyordum.”
Ha?
Güldüm. “Hastayla ilgilenmek gibi bir şey.”
Bu kafasını daha da çok karıştırdı; ama sonra arabadaki kokuyu içine çekti.
“Ah. Yine o kız mı?”
Yüzümü buruşturdum.
Bu gittikçe garipleşiyor.
“Bir de bana sor.” diye söylendim.
Kokuyu tekrar içine çekti. “Hmm. Oldukça hoş bir kokusu var değil mi?”
Sözlerini daha bitirmeden istemsiz bir tepki olarak dudaklarımın arasından
bir hırlama çıktı.
“Sakin ol çocuk, sadece söylüyorum.”
Sonra diğerleri geldi. Rosalie kokuyu anında fark etti ve sinirini atlatamamış
halde bana öfkeyle baktı. Probleminin ne olduğunu merak ediyordum; ama ondan
duyabildiğim tek şey bir hareket dizisiydi.
Jasper’ın tepkisinden de hoşlanmamıştım. Emmett gibi o da Bella’nın
çekiciliğini fark etmişti. Koku, ikisine de bana geldiğinin binde biri çekici değildi;
ama yine de kanının onlara tatlı gelmesi beni üzdü. Jasper iyi bir kontrole sahip
değildi.
Alice yanıma geldi ve Bella’nın kamyonetinin anahtarını almak için elini
uzattı.
“Sadece yaptığımı gördüm.” dedi. “Bana nedenlerini söylemen gerekecek.”
“Bu o anlama gelmiyor–”
“Biliyorum, biliyorum. Bekleyeceğim. Çok uzun sürmeyecek.”
İç çekip anahtarı verdim.
Onu Bella’nın evine kadar takip ettim. Yağmur milyonlarca küçük çekiç gibi
iniyordu, o kadar yüksek sesliydi ki belki Bella’nın insan kulakları kamyonetin
motorunu duymamıştı. Penceresini izledim; ama bakmak için çıkmadı. Belki orada
değildi. Duyulacak hiçbir düşünce yoktu.
Onu kontrol etmek için yetecek kadar bile duyamamam beni üzdü – mutlu
olduğundan emin olmak için, güvende olduğundan en azından.
Alice arkaya bindi ve eve doğru hızlandık. Yollar boştu, o sayede sadece
birkaç dakika aldı. Eve geldik ve hepimiz kendi ayrı eğlencelerimize gittik.
Emmett ve Jasper sekiz tahtanın birleşiminden oluşan bir tahtayla, kendi
karmaşık kurallarıyla oynadıkları ayrıntılı satrancın ortasındaydılar. Oynamama izin
vermezlerdi, artık benimle sadece Alice oyun oynuyordu.
Alice onların olduğu köşedeki bilgisayarına gitti ve monitörün çalıştığını
duydum. Rosalie’nin elbise dolabı için yeni bir moda tasarımı üzerinde çalışıyordu;
ama Rosalie bugün arkasında durup Alice’in eli dokunmatik ekranda (Carlisle ile
ben sistemle biraz oynamak zorunda kalmıştık, çünkü bu ekranların çoğu ısıya yanıt
veriyordu) dolaşırken onu kesim ve renklerle ilgili yönlendirmeye gitmemişti. Onun
yerine asık bir suratla kanepeye yayılmış, hiç durmadan ve saniyede yirmi kanal
değiştirerek zap yapıyordu. Garaja gidip BMW’sini tekrar düzenleyip
düzenlememeye karar vermeye çalıştığını duyabiliyordum.
Esme üst kattaydı, mavi basma kumaşlarla çalışıyordu.
Bir süre sonra Alice kafasını duvara dayadı ve ağzıyla sırtı ona dönük oturan
Emmett’in gelecek hamlelerini, rakibinin en sevdiği atını yüzünde sakin bir ifadeyle
alan Jasper’a söylemeye başladı.
Ve ben, uzun zamandan beri ilk defa – o kadar uzun ki utanç duydum –
girişin yanındaki zarif, büyük piyanonun başına oturdum. Sesi kontrol etmek için
elimi nazikçe tuşların üzerinde gezdirdim. Akort hala mükemmeldi.
Üst katta, Esme yaptığı şeyi bıraktı ve başını kaldırdı.
Bugün arabada ortaya çıkan ezginin başını çaldım, sesinin hayal ettiğimden
daha iyi çıkması beni memnun etti.
Edward tekrar çalıyor, diye düşündü Esme mutlulukla, yüzünde bir gülümseme
belirerek. Masasından kalktı ve sessizce merdivenin başına geldi.
Esas melodinin içinden geçmesine izin vererek ahenkli bir dize ekledim.
Esme hoşnutlukla iç çekip en üst basamağa oturdu ve başını tırabzana dayadı.
Yeni bir beste. Çok uzun zaman olmuştu. Ne kadar güzel bir ezgi.
Melodiyi alçak perdeyi takip ederek yeni bir yöne götürdüm.
Edward tekrar beste mi yapıyor? diye düşündü Rosalie ve dişleri sert bir
güceniklikle birbirine kenetlendi.
O anda, hata yaptı ve öfkesinin esas sebebini okuyabildim. Niye bana böyle
huysuzca davrandığını, Isabella Swan’ı öldürme fikrinin vicdanını niye hiç rahatsız
etmediğini gördüm.
Rosalie ile, her şey kendini beğenmişlikle ilgiliydi.
Müzik birdenbire durdu ve kendimi durduramadan güldüm, elimi çabucak
ağzıma atmadan önce bir kahkaha attım.
Rosalie bana dönüp öfkeyle baktı, gözleri kırgın öfke kıvılcımları saçıyordu.
Emmett ve Jasper da bana baktı ve Esme’nin kafasının karıştığını duydum. Bir
anda aşağı kata indi ve Rosalie ile bana baktı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Milkyhead
Gelişmiş Üye
Gelişmiş Üye
Milkyhead


Mesaj Sayısı : 165
Rep Gücü : 965
Rep puanı : 2
Kayıt tarihi : 06/02/09
Yaş : 30
Nerden : KumsaLdan...

Dikkat : Midnight Sun(Geceyarısı Güneşi)7.Bölüm-Melodi 473972urfuggv5ew


Güç Sistemi
Başarı Puanı:
Midnight Sun(Geceyarısı Güneşi)7.Bölüm-Melodi Img_left0/0Midnight Sun(Geceyarısı Güneşi)7.Bölüm-Melodi Empty_bar_bleue  (0/0)
AktifLik:
Midnight Sun(Geceyarısı Güneşi)7.Bölüm-Melodi Img_left0/0Midnight Sun(Geceyarısı Güneşi)7.Bölüm-Melodi Empty_bar_bleue  (0/0)
GüçLüLük:
Midnight Sun(Geceyarısı Güneşi)7.Bölüm-Melodi Img_left0/0Midnight Sun(Geceyarısı Güneşi)7.Bölüm-Melodi Empty_bar_bleue  (0/0)

Midnight Sun(Geceyarısı Güneşi)7.Bölüm-Melodi Empty
MesajKonu: Geri: Midnight Sun(Geceyarısı Güneşi)7.Bölüm-Melodi   Midnight Sun(Geceyarısı Güneşi)7.Bölüm-Melodi Icon_minitimeCuma Mayıs 29, 2009 10:39 pm

“Durma Edward.” diye cesaretlendirdi gergin bir an sonrasında.
Rosalie’ye arkamı dönüp yüzümde beliren gülümsemeyi kontrol edebilmek
için büyük çaba harcayarak tekrar çalmaya başladım. Ayağa kalktı ve utangaçlıktan
çok, öfkeyle odadan çıktı; ama kesinlikle oldukça utanmıştı.
Eğer bir şey söylersen, seni köpek gibi avlarım.
Başka bir kahkahayı bastırdım.
“Sorun ne Rosalie?” diye seslendi Emmett arkasından. Rosalie dönmedi.
Devam edip garaja girdi ve arabasının altına kendini oraya gömebilecekmiş gibi
girdi.
“Bu da neydi?” dedi Emmett bana.
“En ufak bir fikrim bile yok.” diye yalan söyledim.
Emmett sinirlenip homurdandı.
“Çalmaya devam et.” dedi Esme. Ellerim yine duraklamıştı.
İstediği şeyi yaptım ve gelip, ellerini omzuma koyarak arkamda durdu.
Beste ilgi uyandırıcıydı; ama yarımdı. Bir köprüyle oynadım; ama bir şekilde
doğru gelmedi.
“Büyüleyici. Bir ismi var mı?” diye sordu Esme.
“Daha değil.”
“Hikayesi var mı?” diye sordu sesinde bir gülümsemeyle. Bu ona büyük bir
hoşnutluk vermişti ve müziği boşladığım için kendimi suçlu hissettim. Bencillik
etmiştim.
“Bu bir… ninni sanırım.” Sonra köprüyü doğru kurdum. Arkasındaki
harekete kolayca öncülük etti.
“Bir ninni.” diye tekrarladı kendi kendine.
Bu ezginin bir hikayesi vardı ve bir bunu kere gördüğümde parçalar çaba
harcamadan yerine oturdu. Hikaye küçük bir yatakta uyuyan bir kızdı, gür, koyu ve
dağınık saçları yastıkta deniz yosunu gibi kıvrılan bir kız…
Alice, Jasper’ı kendi oyunlarıyla bıraktı ve yanıma oturdu. Güzel, ahenkli
sesiyle ezginin iki oktav yukarısında bir sözsüz bir melodi söyledi.
“Bundan hoşlandım.” diye mırıldandım. “Ama şuna ne dersin?”
Dizesini ezgiye ekledim – ellerim şimdi bütün parçalar üzerinde bir arada
çalışmak için tuşların üzerine uçuyordu – biraz değiştirerek, yeni bir yöne
yönlendirerek…
Ruh halini yakaladı ve beraber söyledi.
Esme omzumu sıktı.
Ama Alice’in sesinin ezginin üzerinde yükselip onu başka bir yere
götürmesiyle artık sonu görebiliyordum. Şarkının nasıl bitmesi gerektiğini
görebiliyordum, çünkü uyuyan kız, tıpkı gerçekte olduğu gibi muhteşemdi ve
herhangi bir değişiklik yanlış olurdu, bir üzüntü olurdu. Beste bu anlayışa doğru
sürüklendi, daha yavaş ve daha hafif. Alice’in sesi de alçaldı, ağırbaşlı hale geldi.
Son notayı çaldım ve sonra tuşların üzerinde başımı eğdim.
Esme saçımı okşadı. İyi olacak Edward. En iyisi yönünde çözülecek. Sen mutluluğu
hak ediyorsun oğlum. Kader sana bunu borçlu.
“Teşekkürler.” diye fısıldadım, inanabilmeyi dileyerek.
Aşk her zaman kullanışlı paketlerde karşına çıkmaz.
Neşesizce güldüm.
Sen, büyük ihtimalle, dünyadaki herkesin içinde, bu kadar zor bir ikilemle savaşmak
için en donanımlı kişisin. Hepimizin içinde en iyisi ve parlağısın.
İç çektim. Bütün anneler oğulları için aynı şeyi düşünürdü.
Esme, trajedi potansiyeline rağmen bütün bu zamandan sonra nihayet
kalbime dokunulduğu için hala neşeyle doluydu. Benim hep yalnız kalacağımı
düşünmüştü…
O da seni sevecek, diye düşündü aniden, düşüncelerinin yönüyle beni
şaşırtarak. Eğer zekiyse. Gülümsedi. Ama birinin senin de öyle olduğunu yakalamak için o
kadar yavaş olacağını hayal edemiyorum.
“Yapma anne, beni utandırıyorsun.” diye alay ettim. Kelimeleri olanak dışı
olsa da, beni neşelendirmişti.
Alice güldü ve “Heart and Soul”un ilk elini ortaya çıkardı. Sırıttım ve onunda
basit armoniyi tamamladım. Sonra onu bir “Chopsticks” performansıyla
şereflendirdim.
Kıkırdadı ve iç çekti. “Keşke Rose’a niye güldüğünü bana söylesen.” dedi.
“Ama söylemeyeceğini görüyorum.”
“Hayır.”
Kulağıma parmağıyla bir fiske attı.
“Kibar ol Alice.” diye azarladı Esme. “Edward centilmenlik yapıyor.”
“Ama öğrenmek istiyorum.”
Sızlanan tonuna güldüm. Sonra “İşte Esme.” dedim ve en sevdiği besteyi
çalmaya başladım, Carlisle ile aralarında izlediğim aşklarına isimsiz bir hediye.
“Teşekkürler canım.” Tekrar omzumu sıktı.
Tanıdık parçaya odaklanmam gerekmedi. Onun yerine hala garajda olan
Rosalie’yi düşündüm ve kendi kendime sırıttım.
Kıskançlığın potansiyelini kendim yeni keşfettiğim için, ona biraz acıyordum.
Sefil eden bir duyguydu. Tabii ki, onun kıskançlığı benimkinden binlerce kat daha
azdı.
Rosalie’nin hayatı ve kişiliği, bu kadar güzel olmasaydı ne kadar değişik
olurdu, merak ettim. Eğer güzellik her zaman en güçlü noktası olmasaydı daha
mutlu bir insan olur muydu? Daha az ben merkezci? Daha çok şefkatli? Eh, sanırım
merak etmek işe yaramazdı çünkü geçmiş geçmişti ve o her zaman en güzel olmuştu.
İnsan olduğu zamanlar bile kendi güzelliğinin spot ışıkları altında yaşamıştı. Onun
için sorun değildi. Tam tersi – çekiciliği neredeyse her şeyden daha çok seviyordu.
Bu ölümlülüğünü kaybedişiyle değişmemişti.
O yüzden ben baştan beri onun güzelliğine diğer bütün erkeklerden beklediği
gibi aşırı hayranlık duymadığım için gücenmesi sürpriz değildi. Beni hiçbir şekilde
istediğinden değil – bundan çok uzaktı; ama buna rağmen onu istemediğim için
darılmıştı. İstenmeye çok alışıktı.
Jasper ve Carlisle ile farklıydı – onların ikisi de zaten aşıktı. Ben tamamen
boştaydım; ama yine de inatla hareketsiz kalmıştım.
Eski gücenikliğinin kaybolduğunu düşünmüştüm, uzun süre önce geçtiğini.
Ve geçmişti… Ben sonunda güzelliği bana onunkinin dokunmadığı şekilde
dokunan birini bulana kadar.
Rosalie eğer onun güzelliğini hayranlığa değer bulmadıysam, dünyada bana
ulaşacak hiçbir güzellik olmadığı inancına güvenmişti. Bella’nın hayatını
kurtardığımdan beri sinirliydi; benim tamamen bilinçsiz olduğum ilgiyi kadın
hisleriyle tahmin etmişti.
Önemsiz bir insan kızını ondan daha çekici bulduğum için ciddi olarak
alınmıştı.
Gülme dürtüsünü tekrar bastırdım.
Beni rahatsız etti ama, Bella’yı görüşü. Rosalie gerçekten kızın sıradan
olduğunu düşünüyordu. Buna nasıl inanabilirdi? Bana anlaşılmaz geliyordu.
Kıskançlığın bir sonucuydu şüphesiz.
“Ah!” dedi Alice aniden. “Jasper tahmin et, ne gördüm?”
Gördüğünü görmüştüm ve ellerim tuşlarda donakalmıştı.
“Ne oldu Alice?” diye sordu Jasper.
“Peter ve Charlotte haftaya ziyarete geliyorlar. Buralarda olacaklar, ne güzel
değil mi?”
“Sorun ne Edward?” diye sordu Esme omuzlarımdaki gerilimi hissedip.
“Peter ve Charlotte Forks’a mı geliyorlar?” diye tısladım Alice’e.
Gözlerini devirdi. “Sakinleş Edward. Bu onların ilk ziyareti değil.”
Dişlerim birbirine kenetlendi. Bu, Bella geldiğinden ve tatlı kanı sadece bana
çekici gelmediğinden beri ilk ziyaretleriydi.
Alice yüz ifademi görünce kaşlarını çattı. “Asla burada avlanmazlar. Bunu
biliyorsun.”
Ama Jasper’ın bir nevi kardeşi olan vampir ve sevdiği küçük vampir bizim
gibi değillerdi; alışıldık yoldan avlanıyorlardı. Bella’nın etrafında onlara
güvenilmezdi.
“Ne zaman?” diye sordum.
Dudaklarını mutsuz bir şekilde büzdü; ama öğrenmem gerekeni söyledi.
Pazartesi sabahı. Kimse Bella’yı incitmeyecek.
“Hayır.” diye katıldım ona ve sırtımı döndüm. “Hazır mısın Emmett?”
“Sabah gideceğimizi sanıyordum?”
“Pazar gecesi geri döneceğiz. Ne zaman gideceğimiz sana kalmış.”
“Peki, tamam. Önce Rose’a hoşça kal dememe izin ver.”
“Tabii.” Rosalie’nin içinde bulunduğu tuh haliyle, bu kısa bir veda olacaktı.
Gerçekten kendini kaybettin Edward, diye düşündü arka kapıya yönelirken.
“Sanırım kaybettim.”
“Yeni besteyi benim için bir kere daha çal.” diye rica etti Esme.
“Eğer istersen.” diye kabul ettim, ezgiyi kaçınılmaz sonuna – bana yabancı
şekillerde acı veren sona – kadar çalmakta biraz tereddütlü olmama rağmen. Bir an
düşündüm, sonra cebimden şişe kapağını çıkarıp boş nota sehpasına koydum. Bu
biraz yardımcı oldu – onun evetinin küçük anı.
Kendi kendime başımı salladım ve çalmaya başladım.
Esme ve Alice birbirlerine baktılar; ama ikisi de sormadı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Milkyhead
Gelişmiş Üye
Gelişmiş Üye
Milkyhead


Mesaj Sayısı : 165
Rep Gücü : 965
Rep puanı : 2
Kayıt tarihi : 06/02/09
Yaş : 30
Nerden : KumsaLdan...

Dikkat : Midnight Sun(Geceyarısı Güneşi)7.Bölüm-Melodi 473972urfuggv5ew


Güç Sistemi
Başarı Puanı:
Midnight Sun(Geceyarısı Güneşi)7.Bölüm-Melodi Img_left0/0Midnight Sun(Geceyarısı Güneşi)7.Bölüm-Melodi Empty_bar_bleue  (0/0)
AktifLik:
Midnight Sun(Geceyarısı Güneşi)7.Bölüm-Melodi Img_left0/0Midnight Sun(Geceyarısı Güneşi)7.Bölüm-Melodi Empty_bar_bleue  (0/0)
GüçLüLük:
Midnight Sun(Geceyarısı Güneşi)7.Bölüm-Melodi Img_left0/0Midnight Sun(Geceyarısı Güneşi)7.Bölüm-Melodi Empty_bar_bleue  (0/0)

Midnight Sun(Geceyarısı Güneşi)7.Bölüm-Melodi Empty
MesajKonu: Geri: Midnight Sun(Geceyarısı Güneşi)7.Bölüm-Melodi   Midnight Sun(Geceyarısı Güneşi)7.Bölüm-Melodi Icon_minitimeCuma Mayıs 29, 2009 10:40 pm

“Kimse sana yemeğinle oynamamanı söylemedi mi?” diye seslendim
Emmett’e.
“Ah, selam Edward!” diye bağırdı, elini sallayıp sırıtarak. Ayı, onun dikkat
dağınıklığından faydalanıp ağır pençesiyle Emmett’in göğsünü tırmaladı. Keskin
tırnaklar tişörtünü parçaladı ve derisinde gıcırtı sesi çıkardı.
Ayı yüksek perdedeki ses üzerine böğürdü.
Ah kahretsin, bu tişörtü bana Rose vermişti.
Emmett geri kükreyerek hayvanı çileden çıkardı.
İç çektim ve yakın bir kayaya oturdum. Bu zaman alabilirdi.
Ama Emmett neredeyse işi bitirmişti. Ayının başka bir pençe darbesiyle
kafasını koparmayı denemesine izin verdi ve darbe geri sekip ayıya zarar verdiğinde
güldü. Ayı kükredi ve Emmett gülüşünün arasında ona geri kükredi. Sonra, arka
ayakları üzerinde kendinden bir baş büyük olan hayvanın üzerine atladı. Vücutları
birbirlerine dolanarak ve beraberlerinde olgun bir alaçamı da götürerek yere düştü.
Ayının hırlamaları bir lıkırtı sesiyle kesildi.
Birkaç dakika sonra, Emmett onu beklediğim yere koştu. Tişörtü
mahvolmuştu, yırtık ve kanlıydı, ayrıca yapış yapıştı ve kürkle kaplıydı. Siyah
kıvırcık saçları da pek iyi durumda değildi. Yüzünde kocaman bir sırıtma vardı.
“Bu güçlüydü. Bana pençe attığında neredeyse hissettim.”
“Çocuk gibisin Emmett.”
Benim düzgün, temiz gömleğime bir bakış attı. “O dağ aslanını takip
edemedin mi?”
“Tabii ki ettim. Sadece senin gibi vahşi yemiyorum.”
“Keşke daha güçlü olsalardı. Daha eğlenceli olurdu.”
“Kimse sana yemeğinle kavga etmen gerektiğini söylemedi.”
“Evet; ama başka kimle kavga edeceğim? Sen ve Alice hile yapıyorsunuz,
Rose saçının bozulmasını hiç istemiyor ve Esme eğer Jasper ve ben gerçekten kavga
edersek çok sinirleniyor.”
“Hayat zor, değil mi?”
Emmett bana sırıttı ve saldırı pozisyonuna geçti.
“Hadi ama Edward. Sadece bir dakikalığına kapat şunu ve adil savaş.”
“Kapatılmıyor.” diye hatırlattım ona.
“O insan kızın seni zihninden uzak tutmak için ne yaptığını merak
ediyorum.” dedi Emmett düşünceye dalarak. “Belki bana birkaç püf nokta verebilir.”
Neşem silindi. “Ondan uzak dur.” diye homurdandım dişlerimin arasından.
“Alıngan, alıngan.”
İç çektim. Emmett geldi ve yanıma oturdu.
“Özür dilerim. Zor bir durumdan geçtiğini biliyorum. Gerçekten çok fazla
kaba olmamaya çalışıyorum; ama bu bir nevi benim doğal durumum olduğu için…”
Şakasına gülmemi bekledi ve sonra yüzünü buruşturdu.
Her zaman çok ciddisin. Şimdi seni ne rahatsız ediyor?
“Onu düşünüyorum. Endişeleniyorum aslında.”
“Endişelenecek ne var? Sen buradasın.” Yüksek sesle güldü.
Şakasını görmezden geldim; ama sorusuna cevap verdim. “Ne kadar kırılgan
olduklarını hiç düşündün mü? Bir ölümlünün başına ne kadar çok kötü şey
gelebileceğini?”
“Pek değil. Kastettiğin şeyi anlıyorum gerçi. İlk seferinde bir ayıya pek eş bir
rakip değildim, değil mi?”
“Ayılar” diye mırıldandım, yığına bir korku daha ekleyerek. “Bu kesinlikle
onun şansı olurdu değil mi? Kasabada başıboş bir ayı. Tabii ki direkt Bella’ya
giderdi.”
Emmett kıkırdadı. “Deli gibi konuşuyorsun, biliyor musun?”
“Sadece bir dakikalığına Rosalie’nin insan olduğunu hayal et Emmett ve bir
ayıyla karşılaşabileceğini… ya da bir arabanın ona çarpabileceğini… ya da yıldırım
düşebileceğini… ya da merdivenlerden düşebileceğini… ya da hastalanabileceğini!”
Kelimeler gök gürültüsü gibi çıktı. Dışarı çıkmalarına izin vermek bir rahatlıktı –
bütün hafta sonu içimde büyümüşlerdi. “Yangınlar ve depremler ve fırtınalar! Off!
En son ne zaman haberleri seyrettin? Onların başına ne tür şeyler geldiğini gördün
mü? Hırsızlıklar ve cinayetler.” Dişlerim birbirine kenetlendi ve başka bir insanın
onu incitmesi fikri beni öyle çileden çıkardı ki nefes alamadım.
“Orada kal çocuk. O Forks’ta yaşıyor hatırladın mı? En kötüsü yağmurda
ıslanır.”
Omuzlarını silkti.
“Ciddi bir kötü şansı olduğunu düşünüyorum Emmett, gerçekten
düşünüyorum. Kanıtlara bak. Dünyada gidebileceği o kadar çok yer varken,
vampirlerin nüfusun önemli bölümünü işgal ettikleri bir kasabaya geliyor.”
“Evet; ama biz vejetaryeniz. O yüzden bu iyi şans değil mi?”
“O kokusuyla mı? Kesinlikle kötü. Ve sonra, çok daha kötü şans olarak, bana
nasıl koktuğu var.” Ellerime tekrar nefret ederek öfkeyle baktım.
“Carlisle dışında herkesten daha iyi kontrolün olması dışında. Yine iyi şans.”
“Minibüs?”
“Sadece bir kazaydı.”
“Ona gelişini görmen gerekliydi Em, tekrar tekrar. Yemin ederim, sanki bir
mıknatısı varmış gibiydi.”
“Ama sen oradaydın. Bu da iyi şanstı.”
“Öyle mi? Bu bir insanın başına gelebilecek en kötü şanssızlık değil mi – bir
vampirin ona aşık olması?”
Emmett bir süre sessizce düşündü. Kızı kafasında canlandırdı ve görüntüyü
ilginç bulmadı. Gerçekten, cazibeyi göremiyorum.
“Eh, ben de Rosalie’nin çekiciliğini göremiyorum.” dedim kabaca.
Emmett kıkırdadı. “Sanırım bana söylemezsin…”
“Probleminin ne olduğunu bilmiyorum Emmett.” diye yalan söyledim ani ve
geniş bir sırıtmayla.
Niyetini kendimi korumaya yetecek vakit varken gördüm. Beni kayadan
düşürmeye çalıştı ve aramızdaki taş yarılırken, yüksek bir çatırtı sesi duyuldu.
“Hilekar.” diye mırıldandı.
Başka bir deneme yapmasını bekledim; ama düşünceleri farklı bir yöne
gitmişti. Yine Bella’nın yüzünü canlandırıyordu; ama daha beyaz hayal ediyordu ve
gözlerini parlak kırmızı…
“Hayır.” dedim, sesim titredi.
“Bu ölümlülük konusundaki endişelerini çözümler değil mi? Ve onu
öldürmek de istemezsin. En iyi yol bu değil mi?”
“Benim için mi, yoksa onun için mi?”
“Senin için.” diye cevapladı basitçe. Ses tonu bir tabii ki ekledi.
Neşesizce güldüm. “Yanlış cevap.”
“Ben sorun etmedim.” diye hatırlattı.
“Rosalie etti.”
İç çekti. İkimiz de Rosalie’nin eğer tekrar insan olabilecekse her şeyi
yapabileceğini, her şeyden vazgeçebileceğini biliyorduk. Emmett’tan bile.
“Evet, Rosalie etti.” diye kabul etti sessizce.
“Ben yapamam… yapmamalıyım… Bella’nın hayatını mahvetmeyeceğim. Eğer
o Rosalie olsaydı aynı şeyleri hissetmez miydin?”
Emmett bir süre düşündü. Sen onu gerçekten… seviyor musun?
“Tanımlayamıyorum bile Emmett. Bir anda, kız benim bütün dünyam oldu. O
olmadan dünyanın bir anlamını göremiyorum.”
Ama onu değiştirmeyeceksin? Sonsuza kadar yaşayamaz, Edward.
“Bunu biliyorum.” diye inledim.
Ve, senin de söylediğin gibi, bir nevi kırılgan.
“Güven bana – onu da biliyorum.”
Emmett ince ruhlu bir insan değildi ve narin tartışmalar onun en iyi yaptığı
şey değildi. Şimdi gücendirici olmamayı isteyerek bocalıyordu.
Ona hiç dokunabilecek misin? Yani, eğer onu seviyorsan… ona dokunmak
istemeyecek misin?
Emmett ve Rosalie şiddetli bir fiziksel aşkı paylaşıyorlardı. Bu olmadan,
birinin sevebileceğini anlamakta güçlük çekiyordu.
İç çektim. “Bunu düşünemem bile Emmett.”
Vay. O zaman seçeneklerin neler?
“Bilmiyorum.” diye fısıldadım. “Onu… onu bırakmak için bir yol arıyorum.
Sadece kendimi nasıl uzakta tutabileceğimi bilmiyorum.”
Büyük bir hoşnutlukla, birdenbire, kalmanın doğru olduğunu anladım – en
azından şimdi. Peter ve Charlotte gelirken. Burada, geçici olarak, benimle birlikte
güvendeydi ve sonra ben gidince güvende olacaktı. Bir süre, onun pek olası olmayan
koruyucusu olabilirdim.
Bu düşünce beni heyecanlandırdı; bu rolü mümkün olduğunca uzun
doldurmak için karşı konulmaz bir gitme isteği duydum.
Emmett yüz ifademdeki değişikliği fark etti. Ne düşünüyorsun?
“Şu anda.” diye itiraf ettim mahcup bir şekilde. “Forks’a dönüp onu kontrol
etmek için ölüyorum. Pazar gecesini edebilir miyim bilmiyorum.”
“I-ıh! Eve erken gitmeyeceksin. Rosalie’nin biraz sakinleşmesine izin ver.
Lütfen! Benim için.”
“Kalmaya çalışırım.” dedim şüpheyle.
Emmett cebimdeki telefona hafifçe vurdu. “Alice eğer panik atağın için bir
sebep olursa seni arar. Bu kız hakkında en az senin kadar garip.”
Yüzümü buruşturdum. “İyi; ama pazarı geçirmeyeceğim.”
“Geri dönmek için acele etmenin bir manası yok – zaten güneşli olacak. Alice
Çarşambaya kadar okula gidemeyeceğimizi söyledi.”
Sertçe kafamı iki yana salladım.
“Peter ve Charlotte düzgün davranmasını bilirler.”
“Umrumda değil Emmett. Bella’nın şansıyla, ormana yürümeye tam yanlış
zamanda gider ve–” İrkildim. “Peter kendini kontrol edişiyle bilinmiyor. Pazar günü
geri dönüyorum.”
Emmett iç çekti. Tamamen deli biri gibi.
Pazartesi sabahı pencereden yatak odasına tırmandığımda Bella huzurla
uyuyordu. Bu sefer yağ getirmeyi hatırlamıştım ve pencere yolumdan sessizce
çekilmişti.
Saçının yastıkta düz şekilde uzanışından burada olduğum son geceden daha
rahat bir gece geçirdiğini söyleyebilirdim. Elleri küçük bir çocuk gibi yanağının
altındaydı ve ağzı hafifçe açılmıştı. Dudaklarının arasından soluğunun yavaş giriş
çıkışını duyabiliyorum.
Burada olmak, onu tekrar görebilmek inanılmaz bir ferahlıktı. Durum bu
olmadığı zaman gerçekten huzurlu olamadığımı fark ettim. Ondan uzaktayken
hiçbir şey doğru değildi.
Onunlayken her şey doğru da değildi gerçi. İç çektim ve susuzluk ateşinin
boğazımı tırmalamasına izin verdim. Uzun süre uzak kalmıştım. Acı ve ayartı
olmaksızın geçirilen zaman şimdi bunun etkisini çok daha kuvvetlendirmişti.
Kitaplarının adlarını okuyabilmek için yatağının yanında diz çökememem yeterince
kötüydü. Aklındaki hikayeleri bilmek istiyordum; ama susuzluğumdan çok eğer
kendime ona o kadar yaklaşmak için izin verirsem, daha da yaklaşmak
isteyeceğimden korkuyordum…
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Milkyhead
Gelişmiş Üye
Gelişmiş Üye
Milkyhead


Mesaj Sayısı : 165
Rep Gücü : 965
Rep puanı : 2
Kayıt tarihi : 06/02/09
Yaş : 30
Nerden : KumsaLdan...

Dikkat : Midnight Sun(Geceyarısı Güneşi)7.Bölüm-Melodi 473972urfuggv5ew


Güç Sistemi
Başarı Puanı:
Midnight Sun(Geceyarısı Güneşi)7.Bölüm-Melodi Img_left0/0Midnight Sun(Geceyarısı Güneşi)7.Bölüm-Melodi Empty_bar_bleue  (0/0)
AktifLik:
Midnight Sun(Geceyarısı Güneşi)7.Bölüm-Melodi Img_left0/0Midnight Sun(Geceyarısı Güneşi)7.Bölüm-Melodi Empty_bar_bleue  (0/0)
GüçLüLük:
Midnight Sun(Geceyarısı Güneşi)7.Bölüm-Melodi Img_left0/0Midnight Sun(Geceyarısı Güneşi)7.Bölüm-Melodi Empty_bar_bleue  (0/0)

Midnight Sun(Geceyarısı Güneşi)7.Bölüm-Melodi Empty
MesajKonu: Geri: Midnight Sun(Geceyarısı Güneşi)7.Bölüm-Melodi   Midnight Sun(Geceyarısı Güneşi)7.Bölüm-Melodi Icon_minitimeCuma Mayıs 29, 2009 10:40 pm

Dudakları çok yumuşak ve sıcak görünüyordu. Onlara parmağımın ucuyla
dokunduğumu hayal edebiliyordum, sadece hafifçe…
Bu kesinlikle kaçınmam gereken türden bir hataydı.
Gözlerim tekrar tekrar yüzünde dolaştı, değişiklikler için onu inceledi.
Ölümlüler her zaman değişiyordu – herhangi bir şey kaçırma fikri üzücüydü.
Yorgun göründüğünü düşündüm. Bu hafta sonu yeterince uyuyamamış gibi.
Biriyle dışarı mi çıkmıştı?
Alayla ve sessizce bunun beni ne kadar çok üzdüğüne güldüm. Ne olmuş
çıktıysa? Ona sahip değildim. O benim değildi.
Hayır, o benim değildi – ve ben yine üzgündüm.
Ellerinden biri büküldü ve avucunda yüzeysel, ancak iyileşmiş çizikler
olduğunu gördüm. İncinmiş miydi? Ciddi bir yara olmadığı açık olsa da, yine de
beni rahatsız etti. Yerini tarttım ve mutlaka düşmüş olduğuna karar verdim.
Düşünüldüğünde, bu mantıklı bir açıklamaydı.
Bütün bu küçük gizemleri sonsuza kadar çözmeye çalışmak zorunda
olmadığımı düşünmek rahatlatıcıydı. Artık arkadaştık – ya da en azından, olmaya
çalışıyorduk. Ona hafta sonunu sorabilirdim – kumsalı ve bu kadar yorgun
görünmesine neden olsan gece aktivitesinin ne olduğunu. Ellerine ne olduğunu
sorabilirdim ve onlarla ilgili teorimi doğruladığında gülebilirdim.
Okyanusa düşüp düşmediğini merak ederken hafifçe gülümsedim. Orada hoş
vakit geçirip geçirmediğini merak ettim. Beni hiç düşünüp düşünmediğini merak
ettim. Onu özlediğimin çok az bir kısmı bile beni özleyip özlemediğini…
Onu kumsalda, güneşte resmetmeye çalıştım. Resim tam değildi ama, çünkü
hiçbir zaman First Plajı’nda bulunmamıştım. Nasıl göründüğünü sadece
fotoğraflardan biliyordum…
Evimden sadece birkaç dakikalık koşu mesafesinde bulunan güzel kumsala
hiç gitmemiş olma sebebimi düşününce endişe hissettim. Bella günü La Push’ta
geçirmişti – antlaşma tarafından gitmemin yasaklanmış olduğu yerde. Birkaç yaşlı
adamın hala Cullen’larla ilgili hikayeleri hatırladığı yerde, hatırladıkları ve
inandıkları yerde. Sırrımızın bilindiği bir yerde…
Kafamı salladım. Bu konuda endişelenecek bir şey yoktu. Quileute’ler de
antlaşma tarafından bağlanmışlardı. Bella o yaşlanan bilgelere rastlasa bile, hiçbir
şeyi açığa çıkartamazlardı. Ve konu niye açılmış olsundu ki? Bella niye merakını
orada seslendirmeye karar versindi? Hayır – muhtemelen Quileute’ler
kaygılanmamam gereken tek şeydi.
Güneş doğmaya başlayınca sinirlendim. Bana merakımı önümüzdeki
günlerde tatmin edemeyeceğimi hatırlattı. Niye şimdi parlamayı seçmişti?
İç çekerek, etraf birinin beni burada görmesine yetecek kadar aydınlanmadan
önce pencereden çıktım. Okula gidişini görmek için evinin yanındaki sık ormanda
kalacaktım; ama ağaçların arasına girdiğimde kokusunu oradaki patikada alınca
şaşırmıştım.
Karanlıkta hızla, merakla ve derine gittikçe endişelenerek takip ettim. Bella
burada ne yapıyordu?
Patika özel olmayan bir yerde aniden bitti. Eğrelti otlarının arasına doğru
sadece birkaç adım daha ileri gitmişti, düşmüş bir ağacın gövdesine dokunmuştu,
belki de oraya oturmuştu…
Oturduğu yere oturdum ve etrafa baktım. Görebileceği tek şey eğrelti otları ve
ağaçlardı. Muhtemelen yağmur yağıyordu – koku yıkanmıştı, ağaca işlememişti.
Bella niye gelip tek başına oturmuştu – yalnızdı, bundan şüphem yoktu – bu
ıslak, karanlık ormanda?
Hiçbir anlam çıkaramıyordum ve diğer merak noktalarının tersine, bundan
normal bir diyalogda bahsedemezdim.
Ee, Bella, uyuyuşunu izlediğim odandan ayrıldıktan sonra ormanda kokunu takip
ediyordum da…
Burada ne düşündüğünü ve ne yaptığını hiçbir zaman öğrenemeyecektim, bu
dişlerimin sinirle gıcırdamasına neden oldu. Daha da kötüsü, bu Emmett için hayal
ettiğim senaryoya çok benziyordu – Bella kokusunun takip etmek için duyuları olan
herkesi çekeceği, ağaçların arasında yalnız dolaşıyor…
İnledim. Sadece kötü şansı yoktu, o kendi de çağırıyordu.
Pekala, şu an için bir koruyucusu vardı. Onu kollayacaktım, zarar görmesini
engelleyecektim, bu durumu haklı çıkarabildiğim sürece.
Aniden kendimi Peter ve Charlotte’un uzun bir ziyaret yapmasını dilerken
buldum.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Midnight Sun(Geceyarısı Güneşi)7.Bölüm-Melodi
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Herşey Gülümse(t)mek İçin...:)) :: » ● » Forum Kütüphanesi « ● « :: Roman Özetleri-
Buraya geçin: