Roka Salatası
Cumaertesi'nin bu haftaki yazısı: Kız çocuklarının yemek yapma zevkini annelerinden aldıkları söylenir. Bir anne çocuklarının mutfağa dahil olmasına, yemek yaparken kendisine eşlik etmesine ne kadar izin verirse çocuklardaki mutfak sevgisi de aynı oranda artar.
Muhtemelen 20 sene önce bu gerçeğin farkında olan annem ne zaman minik mutfağına geçse ilkokul çağlarında olan ablamla beni de mutfak masasına oturtur, kendisine yalandan da olsa yardım etmemize (ya da ortalığı karıştırmamıza) izin verirdi. Her ne kadar yaptığım kurabiyeleri yemek için ısrar etsem de çoğunlukla benim ürünlerim camdaki kuşlara yem olurdu.
Ortaokul-lise çağlarına geldiğimde artık yenebilecek yemekler pişirebiliyordum; ama o dönemlerin -ben her şeyi annemden iyi yapabilirim edasıyla- kitapları ve dergileri karıştırıp ismini ailecek duymadığımız yemekleri ailem üzerinde test ediyordum. Allah’tan ailem bu yemekleri yememezlik etmiyordu ve fazla üzmeyecek bir ses tonuyla, “Çok güzel olmuş; ama bir daha bundan yapma istersen.” demekten de geri durmuyorlardı.
Liseden sonra artık oldukça güzel yemekler yapabiliyor olsam da çekindiğim yemek türleri hâlâ mevcuttu. Bunların başında da balık yemekleri geliyordu. Balıkları hem ayırt etmesi hem de uygun pişirme şeklini bulması epey zordu. Ben doğruyu bulana kadar çinakopları palamut diye pişirmiş, ‘prenses usulü’ pişireceğim diye inat ettiğim palamutlar da daha çok kara prense benzemişti. Kuşlara yem olan kurabiyelerim gibi palamutlarım da mecburen balık çorbası haline gelmişlerdi. Normalde başarısızlığa düştüğüm halde vazgeçmediğim tek konu herhalde yemek yapmaktır. (Sanırım bir zaruret olması da etkili bunda. Güzel yemek yapabilmemin bir yetenek olduğunu söyleyenlere genelde kendi durumumu örnek veriyorum. Bugün ben ailemin ve arkadaşlarımın beğeneceği yemekleri yapabiliyorsam bu bol deneme yanılmaya ama en önemlisi de yanıldığım zamanlarda bıkmadan usanmadan bana doğrusunu gösterme çabasında olanlara bağlıdır.)
Balıkta da özellikle levrekli tarifleri deneyip güzel sonuçlar aldıkça bu konuda güvenim arttı. Şimdi ne zaman güzel ve hızlı bir misafir yemeği düşünsem aklıma balık yemekleri geliyor. Bu yüzden ilk yazıma da bir balık menüsü ile başlıyorum. Eğer menüde öncelikle çorba ikram etmeyi düşünüyorsanız tarhana, mercimek veya balık çorbası iyi birer alternatif olabilir.
Levrek tava
Eğer buharda pişmiş sebzeleri sevmiyorsanız levrek tavayı sadece soğan, maydanoz ikilisiyle ya da yağda sotelenmiş uzun, ince kesilmiş sebzelerle de servis yapabilirsiniz.
Malzemeler:
2 adet levrek (fileto olarak hazırlanmış, derisi ve kılçıkları çıkarılmış)
Yarım limon suyu
tuz, karabiber
5 yemek kaşığı zeytinyağı, 3-4 kırmızı soğan
1 paket brokoli, dallarına ayrılmış
1 paket Brüksel lahanası, sapları kesilmiş
1 paket kültür mantarı veya karnabahar
3-4 havuç, soyulmuş ve halka halka doğranmış.
Hazırlanması:
Brokoli, Brüksel lahanası, mantar ve havucu yıkayıp buharda pişirin.
Levrekleri yıkayıp kurulayın. Limon suyu, tuz ve karabiberi karıştırıp balıkların her iki yanına sürün. Bu halde 10 dakika kadar bekletin.
Bu arada soğanları halka halka kesip tuzla ovun. Sudan geçirip servis tabaklarına dizin.
Geniş bir tavayı ısıtın. Yağı ilave edin. Balıkları tavaya alıp arada sallayarak her iki tarafını dörder dakika kadar pişirin.
Pişince tavadan çıkartıp kâğıt havlu üzerine alın. Yağı süzülünce soğanların üzerine yerleştirin. Etrafına buharda pişmiş sebzelerden dizin, limon dilimleriyle servis yapın