YAŞ Elli dört.
Bu hatırladığım 50.şeker bayramım.
Çocukluğumdan kalan anılarımda en çok beşon kuruş bozuk paralar ve çatur çutur yediğimiz susamlı akide şekerleri var.
'Hayat şekeri ‘'dediğimiz bir şeker türü daha vardı ama ben onu pek sevmezdim.
El öpmeye önce kim beş kuruş verirse onun kapısına giderdik.
Kim para veriyorsa hemen haberini alır oraya koştururduk.
‘'Totonoş teyze ‘'diye çağırdığımız Hanife teyze de beş kuruş verenlerdendi .
Eğer yalnız gitmişsem on kuruş verdiği bile olurdu.
Bu on kuruş bir simit veya bir ‘'mabel ‘'cikleti almak demekti.
Akşam olup da eve döndüğümüzde bir torba şekerimizin..biraz bozuk paramızın hesabıyla kardeşimle yarış eder vaziyette uykuya dalardık.
Ablamın helva paketleme yerinde çalıştığı yıllarda (oda on beş on altı yaşındaydı)bana aldığı tüylü kırmızı terliği de hiç unutamam.
Bayram kışa denk geldiğinde de mahallemizin yokuşundan aşağı kızak kayar sırılsıklam halde eve dönerdik. Soba kenarında sızlayan tırnaklarımızla kurunmaya çalışırken buram buram tüttüğümüz anları unutmak da mümkün değil.
Ağabeyimse mutlaka çatapat ve karpit patlatarak mahalleyi ayağa kaldırırdı.
Bu işlerde bayağı maharetliydi.
''Erkek Fatma ‘'diye anılan kız kardeşimse bize fazla takılmaz babam nerde o orada olurdu...kah elinde çekiç..kah testeresiyle.
Bayram şenliğimizin içinde çarşıdaki oyun parkına gizlice kaçıp gitmekte vardı.
Yaş o zamanlar sekiz ondu diyelim...
Şimdi o park oturma yerine çevrildi.
Ortasındaki palmiye ağacının dalları o zamanlar başımıza değerdi.
Ordan her geçişimde onun boyunu gökyüzüne çıkmış görünce bunu hala hep düşünürüm..
Kordon boyunu gezerken de hep çocukluğumda orada denize girdiğim gelir aklıma.
Babam bazen liman arkasındaki koya bazen de o parkın altındaki kumsala getirirdi bizi.
Yedeğimizde bazen keçilerimiz de olurdu.
Keçiler kaya üzerinde büyüyen tuzluekşimsi tatda ‘'keçi kulağı'' denilen otu yerkenbabamın ‘'bu otu keçiler çok sever ‘'derdi mutlaka.
Bayramda birde Soğuksu'daki boş alana kurulan(şimdi yerinde oto sanayisi var)panayıra gider .bir teneke suyu gagasında taşıyan pelikan kuşuna hayretler ederdik..
Sakallı kadına şaşar ..ateş yutan adamı izlerdik..
Aslında şimdi de var bunlar ama elimizin altında değiller artık.
Olsalar da bu sevinci duyabilir miyiz ki bilmem.
Bayram bana birde eski komşulukları..ve bu komşularda akşam oturmalarını da hatırlatıyor.
Şimdi komşuların yerini televizyon görüntüleri aldı..
‘'Rahatsız ederim ‘'kuşkusuyla kapı çalmadıkçaevde yalnız oturmalar kaldı..
Taşra kentleri hala geleneklerimizi biraz olsun yaşatıyor..ama ya büyük kentler?
Kabuğuna iyice çekilmiş..
Yaşadığını bireysel yaşıyor..
Yeni nesilbizim çocukluğumuzdaki gibi yaşamadığı için özlem de duymuyor zaten ..
Zevkler ve istekler o kadar farklılaştı ki..
Kimse kimsenin birbirinden ne beklediğini sanırım artık kimsede bilmek istemiyor..
Zengin çocuğu değildik..
TTK.Kömür Lavuarında kömür yıkayan bir işçinin çocuğuyduk..
Her bayram yeni giysimiz olmazdı ..ama hep mutluyduk..babam bizimle sohbet eder..annem gülüşüyle bizi hep sarıp sarmalardı..onlardan hiç ama hiç korkmazdık..
Şimdi nasılda özleniyorlar.
Bir çoğunuz buna benzer özlemlerini benim gibi bu bayramda mutlaka konuştu..andı..
Bende duygularımı sizlerle paylaşmak istedim..
NİCE BAYRAMLARA ERELİM MİLLETÇE MUTLULUKLA.
24 ekim 2006..bayramın 2. günü