BİTİME YAKIN
Zamanı akışına bırakmış olumsuzluğun içinde ki olum boş bir çabanın dışına çıkamıyordu gittikçede sadeleşiyor ve rengini de kaybediyor. Akşamlar gecelere karışıyor sessizlik öncesi bir fırtına habercisi gibi hafif hafif esiyor. Akşam güneşi batmış gece mehtabını ararcasına koyulaştıkça koyulaşıyordu odam zifiri karanlık...
VEDA BUSEDE SAKLI
Ay sahne alıyor telaşında saçakların üzerinden giriyor odama yıldızlar kifayetini kaybetmiş piç gibi dağılıyorlardı sağa sola. Acıdım onlara kendimi bırakıp onlara üzüldüm. Sonra niye neden üzüldüğüme üzüldüm. Saçma salak dumura uğramış bir ruh ve onu taşımaya çalışan bir kemik yığını etleri de cabası... Kelepçelenmiş dudaklarda sahte gülücükler yapışmış diller ritmini tutturamadığı yüreğin dansını edercesine karışık. Boğazıma dolanıyordu sevgime dair ne varsa yutkunmak yerine çıkarmak istiyordu içim kan kusarak. Kirpiklere saklanan gözleri gördüm aralayarak saçlarında sarhoş olduğum bir hatıranın esareti altına alınmıştım bu gece ve bitmeyecek gibiydi son perde.
SEN GİT(ME) KAL
Oysa iki adım ötemizde değimliydi mutluluk pırlanta gibi sarıp sarmaladığımız bir yavrucak. Kim korkuttu bizim ellerimizi kim cesaret etti. Bu sevgiyi kim nerelere sakladı da aradık mı? Bulmak için oda başka bir bahane. Sokak çocuklarının gülüşünde bulmuşken seni şimdi onların gözyaşlarında kaybetmek ne acı verici. Bir tek onlar mı saf kalmıştı bana seni hatırlatan. Oysa seni hatırlayacak ne çok anım olacaktı gelecekte. İkimizin de aklında yokken bu ayrılık nereden musallat olmuştu bize nereden gelmişti bu bilen de yoktu içimizde. Tadı kaçmış bir baharın sıcaklığında soğuyorduk biz. İki uzak ülke birbirine... Sen mendilini çoktan hazırlamış sallıyordun bile. Siyah mendil.
BEN GİDERİM
Aylarca hasrete gebe bekledim durdum senle sensiz yan odada... Ne gözlerin baktı ne de kulakların duydu. Senin şarkın ve yine senin resmini çizdim duvarlara hani yeni boyatmıştık ya tam da oraya. Ay ışığı vuruyor suratına ve sen gülüyordun orda... Beklide içimdeki çocuğun masal saatine denk gelmişti çizişlerim seni oraya. Peri misali kanatlar omzunda. Birkaç dilimlik bir hayatın anlamını kalemle kazırcasına çizikler atıyordum saçlarına. Kalem bittikçe tırnaklarım deyiyordu alnına kanatırcasına iki çizik attım bakınca hatırla.
ELVEDA
Sustum içimdeki fırtınaları biçe biçe sustum hep sustum. Bekledim gitmeme dair ne çok şey vardır sende dinlemek için sustum. Boş. Benim şiirlerim sömürü oldu sen okudukça. Bana kalan senin yokluğunda günün tortularıydı. Güneş sarı şaşkınlıktı bende gece uykusuzluklarıma. Her gün bir ümitle başlamak için çok çalıştı yüreğim. Gitmeme izin vermeyeceksin hissi öyle derinlerime girmişti ki çıkması o denli zor oluyordu. Gururuma yedirip seni seviyorum demek isteyecekti beklide izin vermedi aklım buna. Deymeyenlere deymeyeceksin dedi; emretti. Gücüm yetmedi itiraza sebebi de yoktu giden giderdi unutulan unutulur. Bir tokatta anlattı bunu bana. İçimde kaldı koskoca hayallerim ve bir çocuk gibi sindim oraya. Utandım ağlamamak için parmaklarımı ısırdım dişlerimi sıktım olmadı bir damlaya hakim olamadım ki beynime sözümü geçireyim. Aktı yanağımda. Silmedim senden kalan bir iz gibi silemedim kaldı orda... Korktum uyanacaksınız diye uyanıp hayallerimden düşeceksiniz diye tekrar taş yastığıma sarıldım diken dolu yatağım da. Sabaha az kaldı bu son gece ve sabaha veda elveda sana ve senle olacak olan yarınlara...
__________________